29 Aralık 2013 Pazar

Tall Man (Sır)

Yazmak yada önermek için en çok heyecanlandığım filmlerden biri bu. Sır filmi benim son yıllarda en çok beğendiğim senaryoya , yönetmenliğe ve oyunculuğa sahip. Beni  en çok etkileyen filmler her zaman beni şaşırtan filmler olmuştur. Hele ki bu şaşırtma filmin sonu değil ortasında gerçekleşiyorsa tadından yenmez birşey oluyor.



Konusu : O güne kadar sıradan hayatların sürdürüldüğü Cold Rock kasabası kimsenin çözemediği bir lanetle karşı karşıyadır. Zira kasabanın küçük çocukları geride hiçbir iz bırakmadan teker teker kaybolurlar, kimse akıbetlerini öğrenemez. Bir yandan da yayılan dedikodulara göre dev gibi uzun boylu bir adam çocukları kaçıran kişidir. 
Yalnız bir anne olarak ekonomik sıkıntılarla boğuşan Julia ise söylentileri kulak ardı eder, görünürde daha büyük sıkıntıları vardır ama bir gece yarısı oğlunun iri yarı bir siluet tarafından kaçırıldığını görür. Oğlunun hayatını kurtarmak için her riski göze alan anneye, olayları araştıran dedektif Dodd ve kasabanın şerifi de destek olacaktır.
 
Sanırım filmi 5 kere izledim ve her izlediğimde aslında kaçırdığım detayları keşfettim filmde. Senaryo gerçekten ustaca yazılmış ve işlenmiş. Belki temeli çok sağlam bir konuya dayanmıyor fakat kesinlikle absürd gelmiyor.

Yapımcılarından da biri olan filmin başrol oyuncusu Jessica Biel'ın mükemmel performansı benim bugüne kadar en çok etkilendiğim oyunculuk diyebilirim. Gerçekten kendini adamış. Filmin atmosferi , renkleri , ışıkları sizi hemen filmin dünyasına adapte ediyor. 

Zaman kaybetmeden izlemenizi tavsiye ediyorum. Puanı 10 üzerinden 8

We Are The Millers (Bu Nasıl Aile?)

Yol hikayeleri son dönemlerde komedi filmlerinde sıkça kullanılmaya başlandı. Yol hikayelerinin yazımı kolay , izlemeside bir o kadar keyiflidir çünkü gerçek hayatta da olduğu gibi insanın yolda başına neler gelecek hiç belli olmaz. Önceden daha çok korku hikayelerinde kullanılan yolculuk öyküleri şimdi ise komedinin ufkunu geliştirmiş , yaratıcılığını arttırmıştır. 'Bu nasıl aile?' filmide yolda geçen 4 yabancı insanın aile gibi davranmaya çalıştığı eğlenceli bir hikaye.


 Konusu ; David Burke, kendi bölgesinde etliye sütlüye bulaşmadan çalışan, yerel bir uyuşturucu satıcısıdır ve şimdiye kadar işleri hep yolunda gitmiştir. Fakat bir gasp sonrasında elindeki malı kaptırınca marihuana satıcısı Brad'e borçlanır. Brad ona bir şans verir ve Meksika sınırından yüklü miktarda uyuşturucu geçirmesini ister. David'in sınırı dikkat çekmeden geçebilmesi için esaslı bir plana ihtiyacı vardır ve kısa süre içerisinde bulur. David kılık değiştirerek aile babası olacaktır! Kuracağı ailedeyse anne rolünü striptiz dansçısı Rose üstlenirken, henüz bakir bir genç olan Kenny ve kaçak genç kız Casey de ailenin çocukları numarasını yapacaktır. Hepsi birbirinden farklı karakterdeki bu aile üyelerini ise yol boyu çılgın maceralar bekler. 

Hem yolculuk hemde birbirine çok zıt 4 insanın aile gibi davranmaya çalışması bir senarist için çok yaratıcı çalışma imkanı sunuyor. Bu filmin senaristi de oldukça iyi kullanmış bu imkanı. Komedi filmlerinin oyuncuları da çok önemli. Bu filmde 3 yıldız oyuncu başrolü paylaşıyor. Jennifer Aniston , Jason Sudeikis ve Emma Roberts. Aralarındaki uyum , aslında uyumsuzluk seyirciye çok iyi hissettirilirken yavaş yavaş birbirlerine yaklaşmaları izleyene hiç de absürd gelmiyor.

Filme puanım 10 üzerinden 7 iyi seyirler

27 Aralık 2013 Cuma

El Orfanato (Yetimhane)

Korku tarzındaki filmleri Hollywood'dan çıkma değilse izlemem normalde ta ki 'Yetimhane' filminin ününü duyana kadar. Zaten o filmden sonra ispanyolların korku filmleri alanında ne kadar başarılı olduğunu gördüm ve daha bir çok İspanyol yapımı  korku - gerilim filmi izledim.

Konusu ; Laura, çocukluğunun en mutlu günlerini deniz kenarındaki bir yetimhanede geçirmiştir. 30 yıl sonra, Laura, kocası Carlos ve 7 yaşındaki oğlu Simon’la çok güzel yıllar geçirdiği yetimhaneye geri dönmüştür. Hayali, uzun süredir kapalı olan yetimhaneyi restore ettikten sonra engelli ve hasta çocuklar için bir yaşam alanı haline getirmektir.

Film için anlatacak çok birşey yok aslında eğer korku filmi seviyorum diyorsanız bu filmi büyük ihtimalle çoktan izlemişsinizdir. Eğer izlemediyseniz bence hiç vakit kaybetmeyin. Filmin içeriğini anlatıp size spoiler vermek istemiyorum çünkü merak ederek , izleyerek keşfetmeniz çok daha iyi.

Oyunculara gelecek olursak aslında iki başrol oyuncusunu da bu filme kadar tanımıyordum ama kadın başrol oyuncusu hakkında birşeyler yazmak isterim. Belen Rueda sanırım İspanya'nın en çok tercih edilen korku filmi aktristlerinden. Çünkü daha filmin başından bu işte ne kadar yetenekli olduğunu gözler önüne seriyor. Daha sonra izlediğim bi kaç filmde daha karşıma çıktı onları da ilerleyen günlerde önereceğim. Filmler gerçekten çok başarılı.

Filme puanım 10 üzerinden 8. Tekrar etmekte fayda var etkilenen insanlar izlemesin.

The Heat (Ateşli Aynasızlar)

Filmin daha kadrosu açıklanır açıklanmaz çok heyecanlanmıştım. Çünkü yine bir polis komedisi ve yine gülmek garanti olacaktı. Üstelik başrolllerinde senaryo çok kötü bile olsa filmi oyunculuklarıyla kurtaracaklarına adım gibi emin olduğum muhteşem ikili var ; Sandra Bullock ve Melissa McCarthy.

Konusu ; Bir FBI ajanı olan Katerina James'e yeni bir görev verilir. Fakat bu sefer ki ortağı büro içerisinden değil, Boston polis departmanındandır. Kaçıklığı ile ün yapmış kadın polis memuru Shannon Mullins ile birlikte çalışarak bir Rus gangsterin ve çetesinin peşine düşerler. İkisi de birbirinden kişilik ve çalışma yöntemi olarak oldukça farklı olan bu iki kadın erkeklere taş çıkartacak bir iş birliği ile çete avına çıkarlar! Tabii bu komik macera boyunca başlarına türlü işler de açılacaktır.

Birbirlerinden en son hoşlanacak iki insan aynı görevde yer alır ve yavaş yavaş birbirlerine ısınırlar. Bu oldukça klasik bir ekip hikayesi. Bu filmde de öyle zaten senaryo açısından çok birşey vaadetmiyor fakat güldürü noktasında oldukça başarılı sahneler var.

Oyunculara gelecek olursak Sandra Bullock çoğu filmde olduğu gibi bu filmde de bilmiş , disiplinli ama bir o kadar da naif ruh haline sahip ablayı canlandırıyor. Zaten bu rol onun için biçilmiş. Melissa McCarthy ise ahlak bakımından çok düşük bir kadın polisi canlandırıyor. Egolarından sıyrılmış nadir oyunculardan olduğu için film boyunca yok artık diceğiniz sahneleri canlandırabiliyor.

Gülmek isteyenler zaman kaybetmesin. Film için puanım 10 üzerinden 7.8 iyi seyirler

26 Aralık 2013 Perşembe

Conjuring (Korku Seansı)

Bir filmin başında 'film gerçek olaylara dayanmaktadır.' yazısını okuyosanız bu filmi yapanların size 'bizi ciddiye alın' deme şeklidir. Son dönemlerde buna sıkca yer verir oldu filmler. Ama eğer bu yazı bir korku filminin başında yer alıyosa o zaman 'merhaba beni izle, yalnızca izlerken değil izledikten sonrada seni korkutmaya devam edeceğim' demek oluyor. Korku seansı tüm kötü ruhlu, şeytanlı filmlere ilham vermiş , temelini doğurmuş Perron ailesinin korku dolu hikayesini bize sunuyor.

Konusu ; doğa üstü olayları inceleyip aydınlatmaya çalışan dünyaca ünlü çiftin karşılaştıkları en korkunç hikayeyi ele alır. Warren çifti Perron ailesinden telefon alırlar. Ailenin yeni taşındıkları evde onları rahatsız eden gizemli şeyler vardır. Bu rahatsız etme giderek farklı boyutlara taşınır ve Warren çifti bu geniş aileyi kurtarmak için ellerinden geleni yapacaktır.

Filmin gerçekliğini ispatlayan bir başka olay ise bu çiftin uzun yıllar üniversitelerde eğitim vermeleri. Yani ben şimdi bunun gerçek olduğuna nerden inanıyım diyenlerin araştırma yapıpı gerçeği görme fırsatları var. Tabi ki film için senaryo biraz daha farklılaştırılıp korkunç hale getirilmiş ama bu çok saçma boyutlarda değil herşey dozunda. Bildiğiniz gibi çoğu yabancı filmde bu tarz ruhlar şeytan olarak adlandırılsa da filmi izlediğiniz anda eve aslında şeytanın değil cinlerin musallat olduğunu görmeniz mümkün. Yabancılar bunu şeytan olarak mantıklarına oturtmuş bu ayrı konu. Şimdi elbette bu filmi izleyip kormayan 'sağlam delikanlılar' aranızdan çıkacak. Yada filmi gündüz saatinde 3-4 yakın arkadaşıyla lay lay lom izleyip bu muydu korku filmi diye dalga geçenlerde. Size tavsiyem bi korku filmini ya sinemada izleyin yada en fazla 2 kişiyle ve gece kulaklıkla. O zaman gerçekten korkmuş olursunuz.

Oyunculara gelecek olursak ünlü araştırma görevli çiftini Vera Farmiga ve Patrick Wilson canlandırıyor. Açık konuşayım Vera Farmiga'nın oynadığı bir korku filmini hiç düşünmeden konusuna dahi bakmadan izlerim. Bu güne kadar beni hiç yanıltmadan hep çok başarılı projelerde yer aldı. Sanırım hikaye zevklerimiz aynı. Yeni dizisi Bates Motel de dahil. Patrick Wilson ise 'Ruhlar Bölgesi' filmiyle korku filmleri rolündeki başarısını gösterdi ve yerini sağlamlaştırdı. Bu filmde ikilinin uyumu muhteşem.


Uzun süre psikolojiniz bozulabilir. Gerçekten bu tür olaylardan etkileniyosanız bence izlemeyin. Filme puanım 10 üzerinden 8 iyi seyirler.

Arthur Newman

Bu filmi yazıp yazmama konusunda çok düşündüm çünkü aslında çok beğendiğim söylenemez. Ama oyunculara ve senaryoya saygımdan yazıyorum çünkü bana kalırsa oldukça değişik bir hikayesi var.

Konusu ; kendisine sahte ölüm hazırladıktan sonra eski hayatından kaçan Arthur bir gün tesadüfen berbat halde rastladığı Mike ile tanışır. İkiside birbirlerinin gerçekliğinden şüphe ederken çok farklı bir aşk deneyiminin içinde bulurlar kendilerini.

Farklı bir aşk deneyimi. Gerçekten farklı. İzleyince bana hak vereceksiniz çünkü ikiside hayatlarını geride bırakıyor o yada bu şekilde ve yeni hayatlarında kendilerine yeni karakter oluşturmaya çalışıyorlar. Filmin senaryosunu ilginçleştirende bu. Biraz spoiler gibi olacak ama bu ikili yolculuk esnasında rastladıkları çiftleri taklit etmeye evlerine gizlice girip onlar gibi davranmaya başlayacaklar. Filmin komik kısmıda buradan geliyor. Hemen şunu da belirteyim filmde son derece güzel kurulmuş aşk diyalogları var.

Oyunculara gelecek olursak orta yaşların da sonun yaklaşan ama kadınlar üzerindeki çekiciliğinden birşey kaybetmemiş Oscar ödüllü Colin Firth , Arthur'a hayat veriyor. Son derece sakin ve sanki kendisini oynuyormuş gibi rol üstüne tam oturmuş. Uçarı , asi ve çılgın rolü üstlenen güzel aktristimiz ise Emily Blunt. Tüm sevimliliği ve güzelliğiyle bu rol için ondan iyi aday olamazdı gerçekten.

Film için puanım malesef ki 10 üzerinden 6. Çünkü işleyişte film yer yer sizi boğuyor ve uykunuzu getiriyor.

P2

Beni tanıyan herkes çok iyi bilir ki tam bir korku - gerilim filmi hastasıyım. Bu konuda da oldukça kendimi geliştirdiğimi düşünüyorum. Bugüne kadar önerdiğim hiç bir filmi beğenmeyenle karşılaşmadım. Biliyorum biraz iddalı oldu. Noelin çok yakın olduğu bugünlerde size çok güzel bir Christmas filmi önereceğim tabi ki benim alanım olan gerilim tarzında bir film. P2

Konusu ; Noel akşamı mesaiye kalan Angela ofiste son kalan isimdir. Herkesin çıkmasıyla birlikte Angela'da Christmas'ı kutlamak için ailesinin yanına gitmek ister fakat arabası bozulmuştur. Ofisin kapıları da üstüne kapanan  Angela'nın Christmas gecesi ona takıntılı şekilde aşık olan bekçiyle birlikte kabusa döner.

Film 2007 yapımı ve benim bu türü sevmemdeki en büyük rolü oynamış , uzun süre aklımdan çıkaramadığım bir filmdir. İzlerken sizi koltuğa bağlayan ve gözünüzü kırmadan izleyebilceğiniz bir film. Sanırım bana biri gerilim filmi öner dediğinde ilk önerdiğim filmlerden biri buydu. Konu olarak klasik ama işleyiş olarak mükemmele yakın.

Oyuncuları bu filme kadar tanımıyordum açıkcası çok göz önünde popüler oyuncular değiller ama şunu söylemem gerek ki gerçekten harika oynuyorlar. Film zaten ikisi üzerinden ilerliyor ve tek bir yapmacıklıkla karşılaşmadım. Psikopat bekçiyi Wes Bentley güzel Angela'yı ise Rachel Nichols canlandırıyor. Dediğim gibi daha önce film öneri sitelerimde bunu önermiş olabilirim ama Christmas'ın yaklaşmasıyla daha önce izlemeyenler için güzel bir noel hediyesi olabilir.

Filme puanım 10 üzerinden 7 iyi seyirler

21 Jump Street (Liseli Polisler)

Polis komedileri her zaman çok iş yapmıştır. Çünkü hem aksiyonu bol hemde güldürmek için çok fazla malzemeye sahip. Liseli Polisler'de bundan oldukça faydalanan bir film. Hakkını vermek lazım en çok güldüğüm komedi filmlerinin başında geliyor. Üstelik yakın bir tarihte ikinci filmi vizyona girmeye hazırlanıyor.

Konusu ; polis okulundan yeni mezun olan iki çaylak ve kafadar kılık değiştirerek bir liseye stajer polis olarak gönderilirler. Görevleri liselilerin karıştığı alköl , uyuşturucu vs. gibi suçları izlemek , rapor etmek ve engellemekken ikisi de liseli olmanın cazibesine kapılır.

Konusu itibariyle bile ben çok komiğim diyor film. Gerçekten de öyle başrollerini genç kızların yeni gözdesi Channing Tatum ve komedi dünyasında yerini çok çabuk edinmiş oldukça başarılı komedi aktörü Jonah Hill paylaşıyor. Film öyle çok fazla bel altı malzemeler kullanarak değil daha çok zekice hazırlanmış senaryosuyla güldürüyor. Zaten artık insanlar bel altı espirilerden çok sıkılmış durumda. Film gişede oldukça iyi başarı sağlamasının ardından ikinci filmin gelmesi çok çabuk oldu. Tabi benim gibi filmi çok beğenenlerin de yüzünü güldürdü.

Oyunculuklara gelecek olursak Channing Tatum bugüne kadar hep romantik dramlarla karşımıza çıktı. Bu filmde kendini aşmış diyemem çünkü yüz hatları olarak soğuk bir duruşa sahip ama ikili arasındaki kimya o kadar iyi oturmuş ki bu açıkları gerçekten kapatıyor. Zaten başrolü paylaştığı Jonah Hill konuşma şekliyle bile sizi güldürmeyi başarıyor.

Gülmek isteyenler için kaçırılmayacak bir film benim puanım 10 üzerinden 7.5 iyi seyirler.

24 Aralık 2013 Salı

Prisoners

İnternet sayesinde ülkemizde vizyona girmemiş ama dvd'si çıkmış bütün filmleri izleyebiliyoruz artık. Prisoner'da önümüzdeki günlerde vizyona girecek gerilim-aksiyon tarzında bir film. Başrollerini Hugh Jackman, Jake Gyllenhaal ve Terrence Howard gibi üç yıldız aktörün paylaştığı bu film sadece oyuncuları için bile izlenir diye düşünmemize sebep oluyor ki aslında öyle. Film tamamen havadan ibaret.

Konusu ; iki yakın komşu şükran günü için bir araya gelir. Herşey yolunda giderken ailelerin iki küçük kızları kaybolur ve o günden sonra herşey alt üst olur. Polis devreye girsede aile reisleri polisin işi çözmesini beklemez ve şüphelendikleri kişileri kendileri konuşturmaya çalışır.

Filmin konusu klasik kaçırılma hikayesinden ibaret. Film bana anlatıldığında o kadar abartıldı ki izlemek için çok sabırsızlanıyordum. Büyük bi hevesle filme başladım.Başlarda aslında hiç de fena değildi film kendine bağlıyor ve oldukça sürükleyici. Ama bir süre sonra sanki filmde birşeyler takılıyor ve siz sürekli aynı şeyleri izliyomuş gibi hissetmeye başlıyorsunuz. Şunu da söylemek istiyorum ki sonu hiç de tatmin edici değil. Tall Man filmi gibi harika şaşırtmacaları olan bir kaçırma hikayesinden sonra beklentim yükselmiş de olabilir.

Oyunculara gelecek olursak üç aktörde gerçekten karakterinin hakkını vermiş. Sırf onları izlemek istiyorsanız filmi size tavsiye ediyorum çünkü gerçekten hayran olunası bir performans. IMDB puanı şimdilik 8.1 ki bence bunu oyunculara borçlu.

Benim bu filme puanım 10 üzerinden zorlarsak 6. Belki ben yanlış düşünüyorumdur ama sizinde izleyip yorum yapmanızı isterim.

22 Aralık 2013 Pazar

The Way Way Back

Aile ilişkilerini konu alan filmler her zaman sevilir. İnsanlar daha çabuk filmle aralarında bağ kurabilirler buda filmi sevmelerine yardımcı olur. The Way Way Back filmi de aslına bakarsanız onlardan biri. Ama bu filmde karı-koca ilişkisinden çok anne-oğul ilişkisi daha çok anlatılıyor.

Filmin konusu 14 yaşındaki son derece içine kapanık Duncan'ın annesinin yeni erkek arkadaşıyla birlikte tatile çıkmasıyla birlikte orada tanıştığı havuz görevlisiyle arkadaş olup içine kapanıklığından sıyrılması ve sosyalleşme çabasını anlatıyor. Üstelik otoriter bir üvey baba adayına rağmen.

Duncan 14 yaşında tam bir ergen aslında. Hayatla bağını koparan yalnız kalmaktan hoşlanan ama dışarıya karşı da oldukça kibar olmaya çalışan bir çocuk. Annesinin yeni erkek arkadaşı ve onun havalı kızının Duncan ve annesini aşşağlamalarına bile aslında çok iyi dayanıyor. Ama çıktıkları bu tatil aslında onun hayatını değiştiren bir tatil oluyor. Çünkü tatilde tanıştığı kişiler , aldığı riskler onun birey olma yolunda hızla ilerlemesine yardımcı oluyor.

Anne - oğul ilişkileri benim için çok önemlidir. Çünkü herkes bilir ki erkek çocukları anneye daha düşkün olur. Bu hikayede ise aslında iyi anne olmaya çalışan ama oğluyla sevdiği adam arasında ezilen bir kadın var. Film bunu o kadar güzel hissettiriyor ki adamı gerçekten bazı sahnelerde öldürmek istiyorsunuz.

Oyuncuların performansları gerçekten mükemmele yakın. Üstelik kötü erkek arkadaş rolünü ünlü komedi oyuncusu Steve Carell canlandırıyor. Size garanti veriyorum bu filmde hiç de komik değil. Ergen gencimiz ise Liam James canlandırıyor. Filmde oyunculuğunu en çok beğendiğim kişi ise anne rolündeki Toni Collette. Tek bir yüz mimiğiyle bile size sahnenin duygusunu geçirebiliyor.

Filme puanım 10 üzerinden 7.5. İyi seyirler

Sunshine Cleaning (Gün Işığı Temizleme Şirketi)

İsmi duyulmamış ama puanı yüksek olan filmler her zaman dikkatimi çekmiştir. Çünkü genelde bu tarz filmler çok entrikalı , şaşırtıcı konulara sahip olmasada izleyicinin beğenisini kazanabiliyor. Bu da yönetmenin hikayeyi çok iyi işlediğini gösteriyor. Gün ışığı temizlik şirketi de tam olarak böyle bir film. Üstelik iki yıldız başrol oyuncusuyla birlikte.

Filmin konusu maddi ve manevi anlamda boşlukta olan iki kız kardeşin birlikte kurdukları bir temizlik şirketini yürütmekle beraber aralarındaki kardeşlik ilişkilerinin gelişmesini anlatıyor. Ama bu temizlik şirketi normal şirketlerden biraz farklı çünkü temizledikleri yerler cinayet işlenmiş yada ölmüş birilerinin oldukça kanlı evleri oluyor.

Film ne tam komedi ne tam dram aslında ikisinin de sınırlarında ilerliyor ama asla ikisine de dahil olmuyor. Yer yer gülümsettiği kadar yer yer de sizi hüzünlendirip düşündürüyor bu iki kardeşin hikayesi. Filmi nasıl nerden keşfettiğimi bilmiyorum ama izlediğim anda bunu birilerine tavsiye etmeliyim diye düşünmüştüm. 

Oyunculara gelecek olursak iki kız kardeşi Emily Blunt ve Amy Adams canlandırıyor. Aralarındaki uyum tam da filmde olması gerektiği gibi ne çok samimi ve gerçekçi ne de çok soğuk ve donuk. Film boyunca gerçek kardeş olduklarına sizi oyunculuklarıyla ikna ediyorlar.

Filme puanım 10 üzerinden 8. Bu da şimdiye kadar verdiğim en yüksek puanlardan biri. Böyle güzel filmlere ihtiyacımız var diyor ve iyi seyirler diliyorum.

Haunter

Korku filmi çekmekte izlemekte büyük risktir. Çünkü korku - gerilim filmlerinde ya çok beğenilirsin yada gerçekten yaptığın iş zaman kaybı olur. Bu nedenle korku filmi izlerken iyice araştırmak daha önce izleyenlerin eleştirilerine bakmak hepimizin yaptığı şeydir. Ama ben bu filmi izlemeden önce herhangi bir araştırma yapmadım. Imdb puanı da dahil olmak üzere hiç bir siteye bakmadım yani risk aldım ve izledim. Kesinlikle pişman olmadım

Filmin son derece başarılı ve sürükleyici bir konusu var. Film Lisa'nın 16. yaş gününden bir gün öncesinde uyanmasıyla başlar ve anlarız ki film boyunca Lisa her uyandığında tekrar aynı günü yaşar. Ailesi bunun farkında olmasa da Lisa bu durumu farkeder ve bir şeyleri değiştirmeye çalışır. Ama düzeni bozmaya yönelik her adım sarsıcı sonuçlar ortaya çıkartır.

 Korku filmlerinin konularını açık açık yazan siteleri hiç bir zaman sevmedim. Filmi izleyerek öğrenmek her zaman tercihimdir bu nedenle sadece genel hatlarıyla size konuyu anlattım. Son dönemde gerçekten beğendiğim korku filmi çok nadir. Bu film de elbette beni korkutmadı ama kendini izlettiriyor. Konusu ve işleyişi bakımından dikkatinizi tamamen ona vermenizi sağlıyor. Soluksuz izleyeceksiniz diye bir iddam yok ama beğeneceğinize eminim.

Başrol oyuncusu kız kardeşimin hikayesi filminin minik yıldızı Abigail Breslin. Son dönemlerde kendisi sürekli gerilim korku filmlerinde oynasa da ben onun yumuşak ses tonunu ve tatlı yüzünü korku filmlerine yakıştıramıyorum. Ama rollerinin hakkını vermeye çalışıyor. Bu filmde de oldukça iyi oynamış.

Film için puanım 10 üzerinden 7. İyi seyirler

Syrup (Şurup)

Büyük bir Amber Heard hayranıyım. Oyunculuğunun yanında tabi ki güzelliğinin. Son dönemlerde kendisini hiç romantik komedi tarzı bir filmde izleyememiştim ta ki Syrup yani Şurup filmi çıkana kadar. Aslına bakarsanız bu filmde tam olarak romantik komedi sayılmaz.



 Filmin konusuna gelecek olursak Scat adında girişimci ve parlak fikirleri olan genç bir adamın reklam dünyasında kendisine yer bulmaya çalışma  hikayesini izliyoruz. Tabi bu dışarıdan bakıldığı kadar kolay olmuyor. Zirveye tırmanma hikayesinde kendi karakteri de dahil olmak üzere birçok şeyi feda etmek zorunda kalıyor. Bu yolculukta ona güvenen ve yanında olan tek kişi ise güzelliği ve başarılarıyla herkesi büyüleyen Six yani Amber Heard.

Konu olarak çok da romantik komedi klasiklerine benzemiyor aslında Şurup filmi. Gerçekten de öyle film boyunca bir çok yerde zorlanıyorsunuz. Özellikle reklamcılık üzerine çok fazla bilinmeyen terim kullanılıyor. Bu da amaaaan açıyım bi romantik komedi kafam dağılsın rahat rahat izleyip keyif alayım klişesini biraz yıkıyor. Çünkü filmi dikkatli izlemezseniz bir çok ayrıntıyı kaçırıyorsunuz. Aslında dikkatli izleseniz de bazı bölümlerde anlatılanları anlamanız pek mümkün olmuyor bu nedenle aslında izlemesi biraz zor bir film. Ama kesinlikle reklamcı arkadaşlara tavsiye ediyorum bir bakıma ders gibi bir film.

Erkek boşrol oyuncusu Shiloh Fernandez daha önce çok fazla filmini izlememiş olsamda yada izlememe rağmen dikkatimi çekmemiş olsa da geleceğin parlak oyuncularından gibi gözüküyor çünkü şuanda bile daha yapım aşamasında 4 tane projede yer alıyor. Filmde de rolünün hakkını vermiş diyebiliriz. Amber Heard'a gelirsek filmi izleyipte ona hayran kalmayan erkek yada kadın olamaz diye düşünüyorum. Dişiliğinin ve profesyonelliğin hakkını tam anlamıyla vermiş.


Filme benim puanım 10 üzerinden 6. İyi seyirler dilerim.

The Family ( Belalı Tanık)

Uzun zamandır izlemek için gün saydığım başrollerinde Robert De Niro ve Michelle Pfeiffer'in oynadığı aksiyon - komedi tarzındaki 'The Family' yani türkçe adıyla 'Belalı Tanık' filmini dün akşam izledim.

 Filmin konusu kısaca ; Mazoni ailesi geçmişte çok kirli işlere karışmış mafya üyesi bir ailedir. Tanık koruma programına alınarak Fransa'nın Normandy bölgesine yerleştirilirler. Ama aile buraya uyum sağlamakta zorlanır ve başlarına gelen her problemi eski mafya usülleriyle halletmeye çalışırlar. 

Aslına bakarsanız mafya filmleri hiç bana göre değil. Yani bir filmin konusunda mafya kelimesini okuduğum an film benim için biter ama bu film klasik mafya aksiyonlarından biraz daha ayrılıyor.Yani kurtlar vadisi tarzından oldukça uzak . Çünkü burada eski mafya üyesi bir aile normal hayata uyum sağlamaya çalışıyor üstelik Amerika vatandaşlarının çok sevilmediği bir ülkede. Bu da filmi oldukça komik ve sürükleyici hale getiriyor. Böylece filmle aranıza soğuk bir duvar örülmüyolar klasik mayfa filmlerinde olduğu gibi. Film bana göre hem mafya filmi severleri hem de aile komedisi seven insanları tatmin etmeye yetiyor. Oyuncuların performansları da oldukça iyi zaten usta oyuncu Robert De Niro bu film için oldukça güçlü bir referans.

Anlatılan hikayede ailenin yapısı bakımından filmde çok fazla argo kelime görmek mümkün bu nedenle ailecek izlebilecek tarzda bir film değil yani küçük çocuklu ailelere göre değil.

Benim puanım bu film için 10 üzerinden 6.5 . Şimdiden iyi seyirler.